İNSANOMETRE

Gelinciklerin papatyalara kafa tuttuğu mevsime geldik.Tabi yaa onların bu düşüncelerden haberi dahi yok.Tek amaçları doğada var olma süreçlerini tamamlayıp,görevlerini icra ettikten sonra,sessizce kimseye ,hatta birbirlerine zarar vermeden çekip gitmek.Biz insanoğlu öyle miyiz? Onları bile, birbirleri içinde ötekileştirmeden yapamıyoruz.Oysa her biri Dilruba olmuş,koşulsuz şartsız bizlere kendilerini ahenkle sunmakta yarış halindeler.Papatyalar her yerde gelişi güzel çıkıveriyor diye, gelinciklerden daha değersiz olduğunu düşünüyoruz veya bir gül ağacını bahçıvanı itinayla büyüttü diye, gülün daha kıymetli olduğunu.Oysa hepsi de birbinden şahane.Sahi onlarda kendi aralarında bulundukları yere göre birbirlerine ego yapıyorlar mıdır ki? Yoksa bu sadece insanlara özgü bir davranış mı?Bir çiçekçideki papatya ,kaldırım aralığından kendi çabalarıyla çıkmış papatyaya ,vitrinden çaka satıyor mudur?Hiç sanmıyorum.Biz insanların dışında,hiç bir mahlukta yok bu kişiye ve mekana göre değer vermek.


Mesela, evin bahçesinden koparıp sevdiğinize verilen gül burun kıvırarak kabul buyurulurken,ticarethanesine düşmüş , para karşılığı alınmış gülün kabullenilişi ,yüzümüzdeki mimiklerimizin coşkusuyla aynı mı?Oysa ikisi de aynı,belki de, diğeri daha güzel.Ama bulunduğu yerler itibariyle, verilen değerleri de bir o kadar farklılaştıran yine biz insanoğlu.
Şimdilerde çoğu insan kıyafetine ,cüzdanına ,arabasının amblemine,evinin semtine göre değer görmeye başlamadı mı?Bankada paran çoksa güçlüsün,güçlüysen haklısın.Ne kadar güçlüysen o kadar haklısın.Ne kadar heybetliysen o kadar alkış alır takdir toplarsın. Ye kürküm ye misali O kadar ki, bir bakmışsın alkış sesinin gürültüsüne büyüsüne kendini sorgulamaya cesaret edemeyecek kadar kapılıp gitmişsin .Günümüzün acı ama tam da gerçeği bu değil mi? Etrafımızda o kadar çok var ki yeterli bilgisi görgüsü olmayıp, kendini tam anlamıyla yetiştiremeyip koca koca logolu markalarla bu açığını kapatmaya çalışan…Derler ya”at izi ,it izine karıştı”diye,İyi ile kötü güzel ile çirkin ayırt edilemeyecek hale geldi .Ayırt etsen de, az önce bahsettiğim alkış sesinin gürlüğünden ,kendi seslerini duyuramayacak kadar karıştı ortalık. İnsan olmak değil insan kalmaya çalışmanın mücadelesiyle boğuşur olduk. Sahte tavırların görüntünün alkışlandığı toplumda ,dürüst kalmanın mücadelesini vermeye çalışmak ne acı.Böbrek çalan meslek onuruna etiğine sığmayacak davranışlarda bulunan, mesleğinin şerefine leke süren, mesleğini kötü yönde kullanan bir doktordansa, onurlu bir ayakkabı boyacısının değer gördüğü bir toplum artık çok uzakta…


Zamanın en büyük sorunu bu bence.Doğruluğun argümanı mutasyona uğramış .Elimizde barometre olsa basıncı,termometre olsa sıcaklığı ölçebiliriz ama imanometre de insanometre de yok maalesef.Kimsenin insanlığının derecesini de,inancının derecesini de bir bakışta ölçemiyoruz. Birinin “doğruyu söylemek gerekirse”diye söze başlamasının gerçekten doğru söylediğini göstermediği gibi, imanlı görünüp görünmemesiyle de ,inançlı olup olmamasıyla ilgili kendimizce bir kanaate varamıyoruz. Görünenle,realitenin çok farklı olduğu, zor bir dönemden geçiyoruz. Her şeye rağmen en güzeli ne biliyor musunuz? Bahar tüm telaşıyla yine geliyor ve rengarenk çiçekler yine bir umutla açıyor.

Related posts

Leave a Comment